Sabahın 5.40’ında Berlin U-Bahn’ında Zifiri Karanlıkta Yolculuk!, © Taner Sentürk
 Taner Sentürk

Sabahın 5.40’ında Berlin U-Bahn’ında Zifiri Karanlıkta Yolculuk!

14 Kas 2025

Berlin’de sabahın erken saatleri hep sessizdir, ama bu sabah sessizliğin yanında bir de karanlık vardı. Hohenzollernplatz’da peronda beklerken U2 hattının ışıkları uzaktan belirdi. Saat 05.40… Gecenin son nefesiyle sabahın ilk soluğunun arasında sıkışmış bir zaman dilimi. Ve bu tren sadece bu saatte U2 hattı son durağı Pankow’a gidiyor. Çünkü bu istasyon aslında U3 hattında yani Krumme Lanke-Warschauer Strasse arasında bulunuyor.

Tren durdu. Kapılar açıldı. İçeri adım attığım anda, bir şeyin farklı olduğunu hissettim: Zifiri karanlık!

Gölgelerin arasında yolculuk

Vagonun içi tamamen karanlıktı; ışıklar yanmıyordu. Sanki tren değil de terk edilmiş bir tünel beni içine çekiyordu. Diğer vagonlarda toplam belki 2-3 yolcu vardı. Telefon ekranlarının solgun ışığı yüzlerini aydınlatıyor, onları birer gölge varlık gibi gösteriyordu. Kimse konuşmuyor, kimse kıpırdamıyordu. Yalnızca karanlık ve ekran ışıklarının titrek yansımaları…

Peron ışıkları daha trene ulaşamadan tren yeniden hareket etti. Yavaşça tünele girdiğimizde, karanlık artık sadece bir eksiklik değil, neredeyse bir varlık gibiydi. Bir anlığına, sanki Berlin’in altında kayıp bir dünyanın içinden geçiyor gibiydim.

Reklam ekranları zaman zaman parlıyor, karanlığı kısa aralıklarla kesiyordu. Her parlama, yüzlerimizi anlık bir fotoğraf karesi gibi aydınlatıyor, sonra yine zifiri karanlık çöküyordu.

O anda aklımdan şu geçti:

“Bir zombi çıksa şaşırmam… Ama Berlin bu, her şeye hazırlıklı olmak lazım.”

Wittenbergplatz’da ışık aranıyor

Üç durak boyunca böyle gittik. Ne konuşan vardı ne de şaşkınlığını dile getiren… Sanki hepimiz bu küçük Berlin sürprizine teslim olmuştuk.

Sonunda tren Wittenbergplatz’da durdu. Birkaç dakika boyunca hiçbir şey olmadı. Sonra ansızın, bir tuşa basılmış gibi, tüm vagon ışıkları bir anda yandı.

Karanlık dağıldı; yerini sıradan bir U-Bahn sabahına bıraktı.

Muhtemelen makinist ışıkları açmayı unutmuştu. Küçük bir detay… Ama bana sabahın köründe unutulmaz bir hikâye yaşatan bir detay.

Berlin yine şaşırtmayı başardı

Trenden inip yürümeye başladığımda kendi kendime gülümsedim. Berlin böyle bir şehir işte: Bir gün sokak sanatıyla, bir gün beklenmedik bir manzarayla, bir gün de zifiri karanlık bir metro yolculuğuyla seni şaşırtıyor.

Kimi zaman ürkütüyor, kimi zaman büyülüyor

Ama her seferinde, “Bu şehirde her şey olabilir” hissini taze tutuyor. Belki de onu bu kadar güzel yapan şey tam olarak bu. Ve ben bu şehri çok seviyorum. Berlin Berlin’dir işte!

(MFM-Redaksiyon/Taner Şentürk)